BeyazKalemler Logo

CAN AĞRISI NEDİR DOKTOR/YILMAZ YILMAZ

Can Ağrısı (Sütun Yayınları, İstanbul Ocak 2007) Recep Şükrü Güngör’ün beşinci öykü kitabı. Samut adlı birinci bölümde dokuz; tavukçunun Ölümü adlı bölümde beş olmak üzere toplam on dört öyküden oluşuyor kitap.

YILMAZ YILMAZ

CAN AĞRISI NEDİR DOKTOR

 

Can Ağrısı (Sütun Yayınları, İstanbul Ocak 2007) Recep Şükrü Güngör’ün beşinci öykü kitabı. Samut adlı birinci bölümde dokuz; tavukçunun Ölümü adlı bölümde beş olmak üzere toplam on dört öyküden oluşuyor kitap.

1971 Kahramanmaraş doğumlu olan yazar Recep Şükrü Güngör’ün öykücülüğünde beşinci durak. Öykülerini Hece Öykü, Kaşgar, Yitik Düşler, Yağmur, Sühan, Yedi İklim gibi dergilerde yayınlayan ve okura sunan Güngör, bu öykülerini 2001’den bu yana kitaplaştırmaya başladı. İlk öykü kitabı Yüreğimin Mevsimi’ni (2001) sırasıyla; Hüsn ile Aşk (2003) Âdem ile Havva (2003), Yas Ayini (2005) takip etti.

Hüsn ile Aşk kitabı uyarlama olduğu için Güngör’ün öykü serüvenini Yüreğimin Mevsimi ile başlatmak daha yerinde olacaktır. Dolayısıyla Recep Şükrü Güngör’ün öykü çizgisindeki gelişimini Yürek Mevsimi, Yas Ayini ve son kitabı Can Ağrısı üzerinden takip etmek gerekmektedir.

Recep Şükrü Güngör öykülerinde doğduğu ve yetiştiği yer olan Maraş’ı sıkça kullanır. Yörenin kendine has bir takım sözcüklerini ve geleneklerini öyküsüne başarılı bir biçimde yansıtır. Yöre kültürü, öykülerinde cılız bir görüntü olarak durmaz; aksine alabildiğine canlıdır. Bu ülkenin insanın sıkıntısını, yaşayışını yansıtması bakımından da bir Anadolu fotoğrafı çekiyor, denilebilir.

Recep Şükrü Güngör’ün öykülerinde öne çıkan bir başka unsur da görselliktir. Çevre betimlerinde en ince ayrıntıya varana değin göstermiş olduğu titizlik, hatta zengin çiçek ve bitki isimlerinden demetler sunması, görselliğe verdiği önemin bir yansıması olarak okunabilir.

Yazar son kitabında da bu duyarlıklar üzerinden sürdürüyor öykücülüğünü. Kitabın ismi ‘insanın yeryüzüne alışamamışlığı ve uyumsuz oluşuna bir işaret’ olarak değerlendiriliyor.

Kitabın genel değerlendirmesini notlar halinde yapalım:

Okul’da; bir sabah uyanınca okullarını yerinde bulmayan öğrenci ve öğretmenlerin ruh hali, zaman sarkacının tersten işleyişi, öğrenci ve öğretmenlerin okulsuz ortamda yeni işlere başvurmaları yani rol değişimi anlatılır. Diş Ağrısı’nda; insanın günlük hayatta her zaman karşılaşabileceği bir sağlık probleminin büyütülmesi, yüzleşme korkusu durum/olgu bağlamında anlatılır. Bu Adam Ne Diyor’da; bir kadına olan ‘meyli’ yüzünden işinde atılan ve evsiz kalan birinin ruh hali, Samut ve Kapı adlı öykülerde; simgeler eşlinde bir olgusal anlatım öne çıkar. Yanık ve Martı klasik öykü çerçevesinde oluşturulmuş iki öykü. Yanık, bir ev hali öyküsüdür, Martı da ev hali öyküsü olarak okunabilir, ancak şaşırtıcı son bu kanıyı değiştirebilir. Eksilenden Çoğalan öyküsü birinci bölümün son öyküsü; alegorik bir anlatımla yaratılış süreci üzerine eğilir yazar. İkinci bölümün ilk öyküsü Durak ve ikinci öyküsü Cemel Obası Hâdisesi kitabın en uzun öyküleri aynı zamanda. Diğer öyküler 3–5 sayfa arası iken Durak ile Cemel Obası Hâdisesi on bir sayfa. Durak lise yıllarındaki arkadaşlarını hatırlayan Erdem’in okumamış olmasının ve o güzel insanlardan, arkadaşlarından ayrı olmanın içine düşürdüğü pişmanlığı, Cemel Obası Hâdisesi ise bir cinayet etrafındaki muammanın çözümlenişini anlatır. 2005 yılında Radyo Hayat’ın öykü yarışmasında ödül alan öykü Tavukçunun Ölümü, hayvanlara eziyet eden birinin yıllar sonra ölüm döşeğindeki içler acısı halini anlatır. Çavuş Emmi, bir vefatından ardından yaşananlar, Ölüm Haberleri ise günlük hayatta televizyonlarda ya da gazetelerde şöyle bir söylenip geçen yaşamlar üzerine kuruludur.

Genel olarak şunu söylemek mümkün: yazar öykülerini iki anlatım biçimi kullanarak oluşturmuş. Tavukçunun Ölümü, Cemel Obası Hadisesi, Ölüm Haberleri, Durak, Martılar, Yanık, Diş Ağrısı ve Okul klasik öykü anlatımına uygun biçimde gelişen öykülerdir. Yazarın bu öykülerde olayın ortaya koyuşu, geliştirişi ve bir merak unsuruna bağlayarak çözüme ulaştırması klasik teknik bağlamında başarılı örneklerdir. Dışta kalan diğer öykülerde merak unsuru geri plandadır, öykü kişileri net değildir, bilinç akışı ve iç konuşmalar vardır, bazı öykülerdeki lirik söyleyiş öykü yapısını zedelese de alegorik söylem bunu telafi ediyor. Özellikle Samut’ta lirik söylem ve durum/olgu tekniğinin bir arada kullanılması öyküyü zayıf kılmıştır. Yazarın klasik öykü tekniğini durum/olgu ile birlikte kullandığı öykülerde güçlü bir anlatım vardır.

Klasik öykülerde dinamik, seçilebilen, çeşitli yönleri ile ortaya konabilen mekânlar kullanılırken, durum/olgu öykülerinde ki tek boyutlu, madde âleminden yalıtılmış zayıf mekânlar oluşturulmuştur. Bu öykülerde mekânın zayıf olması öyküler adına eksi bir yön olarak değerlendirilmemelidir; aksine yoğun anlatımı desteklemesi adına mekânlarında mücerret olması gerekmektedir. Okul, bir muayenehane, iş yerleri, sokaklar, deniz, ev, köy, oba, dağ, meralar, tarlalar öykülerin geçtiği yerlerden bazılarıdır. Özellikle ikinci bölüm öykülerinde canlı çevre betimlemeleri hâkimdir.

Bilinen zaman aralıklarının kullanıldığı öyküler klasik yapıya sahip öykülerdir. Durum/olgu hikâyelerinde ise zaman, öykülerin bazen anımsamaya bazen de alegoriye dayanmasından dolayı belirsiz bırakılmıştır. Birkaç saatlik zaman dilimleri içerisinde cereyan eden öyküler olduğu gibi (mesela Martılar, Çavuş Emmi) bir gün boyunca süregelen öyküler de vardır (mesela Yanık, Diş Ağrısı) Kimi öykülerde yazar öykü kişisini içinde bulunduğu zamandan anımsamalar yolu ile geçmişe döndürmektedir (Durak).

Öykülerin neredeyse tamamı erkekler üzerine kurulmuştur. Yanık’taki yemek yapan kadını düşünmezsek, yazar erkek öyküleri anlatmıştır, diyebiliriz. Kitabın en güçlü öyküleri diyebileceğimiz Durak ve Tavukçunun Ölümü ve Çavuş Emmi de erkekler üzerine kuruludur. Durak geçmişte verdiği kararları sorgulayan Erdem’i öne çıkarır. Yine Erdem’in yanında yer alan Yasin, Tahir ve Süleyman başarılı olmuş, sağlam kararlar verebilmiş kişiler olarak çıkar karşımıza.

Öykülerde, yan izlekler olmasına karşın temel izlek ‘arayış ve sorgulama’dır. Okul’da kaybolan okul üzerinden değer yitiminin arayışı, Bu Adam Ne Diyor ’da verilen kararların sorgulanışı, Martı’da evdeki kadın ve çocuk sesinin arayışı öne çıkmaktadır. Kitabın sağlam işlerinden Durak bu arayış ve sorgulamanın en üst düzeyde sezildiği öyküdür. Yine Tavukçunun Ölümü, hikmet boyutlu bir sorgulama öyküsüdür. Cemel Obası Hâdisesi’nde kaybolan/öldürülen Mustafa’nın aranışı, Ölüm Haberleri’nde yanı başımızda ya da çevremizde cereyan eden ölüm olaylarının insanlar üzerindeki etkisizliği sorgulanmaktadır.

Dil ve anlatım oldukça durudur. Kimi yöresel sözcükler ve söyleyişler dışta tutulursa nerdeyse hiç bilinmeyen kelime yoktur. Sadeliğinden ve duruluğundan ötürü her okuyanın rahatlıkla anlayabileceği kıratta öyküler var Can Ağrısı’nda. Yerel sözcükler ve söyleyişler öykünün akıcılığı ve sahihliği adına olumlu kullanımlardır.

Yas Ayini (Nehir Yay. 2005) ile öykücülük çıtasını yükselten Recep Şükrü Güngör Can Ağrısı ile öykü söyleme ve yazma işinde kararlı olduğunu gösteriyor. Halen öykülerini çeşitli dergilerde yayımlamaya devam eden Recep Şükrü Güngör takip edilmeye, okunmaya değer bir kalem… Can Ağrısını kimin tedavi edeceğini ya da Can Ağrısının ne olduğunu bilmek isteyenler için iyi bir kitap…



Kaynak:

Eklenme Tarihi : 2007-05-18 17:54:41
Değişiklik Tarihi : 2007-05-18 17:54:41
Okunma Sayısı : 7984
İnternet Altyapısı : Ejder Bilişim