BeyazKalemler Logo
ŞERHLER ARASINDAN RİSALE-İ NUR`U OKUMAK

ŞERHLER ARASINDAN RİSALE-İ NUR`U OKUMAK

Zihnime ve kalbime ilişen binlerce ‘modern şey’ arasında içime doğru bir yolculuk yapmak istiyor; susuzluğumu giderecek gümrah ve taze bir pınar arıyorum. Ağzımı kaynağına dayayıp kana kana su içebileceğim ve hayat bulabileceğim bir pınar̷

         Zihnime ve kalbime ilişen binlerce ‘modern şey’ arasında içime doğru bir yolculuk yapmak istiyor; susuzluğumu giderecek gümrah ve taze bir pınar arıyorum. Ağzımı kaynağına dayayıp kana kana su içebileceğim ve hayat bulabileceğim bir pınar… Ezeli ve ebedi açlığımı, sonsuza meyilli bünyemi iyi edebilecek ve beni insan olan yanıma dair yara-berelerimle kabul edecek birilerini ararken onunla tanışıyorum. Kırmızı kaplı bir kitabın sayfaları arasında ince ruhlu bir hekim hassasiyetiyle bana yaklaşan ve “Bende de aynı yaralardan var, gel soru(n)larımıza cevap bulalım, seninle hayatı ve kainatı okuyalım” diyen bir sese kulak veriyorum.
 
         Hayatı karşılığında eza ve cefayı tercih eden bir İslam aliminin sesi bu ses. Kitabı açınca “Hayatım Rabbanî bir mektuptur; kardeşlerim olan zîşuur mahlukata kendini okutturur” diyen Said Nursi’nin satırlarıyla karşılaşıyorum. Kitap, “Ey insan” diye hitap ediyor kendini okuyana. Nefsi olan herkesi muhatap kabul ediyor. Bendeki boşluk ve eksiklerin bana dair olmadığını, insana dair olduğunu gösteriyor. Rahatlıyorum. Bediüzzaman, Müslüman’la kafir arasında bir mücadeleye değil, kendimizle kendimiz arasında bir mücadeleye yönlendiriyor bizi. Başkası için değil, insanın kendisi için okuyabileceği bir kaynak olduğunu anlatıyor adeta. Muhatabına yüksekten bakan, yargılayıcı, kuralcı ve sert bir üslupla karşısındakine tavsiyeler sıralayan bir öğretmen gibi değil, merkeze kendi nefsini alarak, “Ey mağrur, şikemperver, serkeş nefsim” diyen mütevazı bir insan gibi anlatıyor. Verdiği tavsiyeler için ilk muhatap olarak kendi nefsini kabul ediyor.
 
         Risale-i Nur okumak, hayatı okumaya dönüşüyor. İnsana Rabbini tanıtan üç muallimin kâinat, Kuran ve Hz. Muhammed olduğunu söyleyen üstad, bizi hayatı okumaya davet ediyor. Risale-i nur, rehber olarak Kuran’ı alan, Kur’ani kavramlara ışık tutan, insanın ‘varoluşuna’ dair sorular soran ve ‘insanın yarını’ için sancı çeken bir alimin Rabbini anlatan mektuplarından oluşuyor. Muazzam ve yüce… Sarsıcı ve derin… Alımlı ve lâtif. Şefkatli ve mütevazı mektuplar…
 
         Bugün onlarca dile çevrilen ve binlerce insanın başucu kitabı olan Risale-i Nur’u okumak, elbette ki hayatı çileyle geçmiş bir Allah dostunun sancılarını anlamaya denk düşmüyor. Bütün derdi Rabbini tanıtmak ve ‘milletinin imanını selamette görmek’ olan bir büyük zatın eserlerini satır satır okumak, döne döne yeniden başlamak, ruhumun eczane aradığı dönemlerde bir tiryak hükmüne geçiyor. Böyle bir dönemde elime geçen Lemazat eserini elime alıyor ve Üstad’ın “Ey kari” hitabına muhatap oluyorum. Kitaptaki satırlar bana içinde nefes alıp verdiğim kâinata dair üstü örtülü hikmetlerin perdesini aralıyor. ‘Bir şeyin her şeysiz olmadığını, kudretin ayinelerinin neler olduğunu, vicdanın cezbe ile nasıl Allah’ı tanıdığını, acz ile cezanın biçarelerin kârı olmasının şerhini’ öğreniyorum okudukça.
 
         Lemaât, üstadın Darü’l-Hikmeti’l-İslamiyye’de aza olduğu dönemde bir Ramazan ayında yirmi gün içerisinde, günde ortalama iki saat çalışmayla manzum olarak yazılıyor. Başına bir tenbih eklenerek ‘has’ talebeleri tarafından Sözler’in sonuna ilave edilen eser, kapağındaki “Risale-i Nur talebelerine küçük bir mesnevi ve imani bir divandır” notuyla bizlere kadar ulaşıyor. Müellifinin ‘nazma benzer nesir’ olarak ifade ettiği, yoğun satırlardan oluşan Lemaat kitabı, birbirinden mahiyetçe farklı meselelere dair Üstad’ın tespit, yorum ve çözüm önerilerini içeriyor. İstanbul’da ruhen mühim bir manevi inkılâbın arefesinde olduğu bir dönemde kaleme alınan bu eser, Mesnevi-i Nuriye haricinde ayrı bir fidanlık hükmüne geçiyor.
 
         Şahdamar Yayınları arasında yayınlanan Lemaât, Abdullah Aymaz’ın metin sadeleştirme ve açıklamalarıyla yeniden Nur okurlarına sunuluyor. Orijinal metin arasında küçük yazılarla düşülen şerhler, metni daha iyi anlamamızı ve konuya hakim olmamızı sağlıyor. Abdullah Aymaz gibi hayatı ve yazdıklarında ‘hassas’ bir duruşu olan ve Risale-i Nur’u doğru okuyan bir yazar tarafından hazırlanan bu kitap, kaliteli mizanpajı ve kitabın ruhuna ayna olan kapağıyla bir anlam bütünlüğü oluşturuyor. Ayrıca Aymaz, ‘metin, sadeleştirme ve açıklama’ bütünlüğü içinde hazırladığı, Bediüzzaman’a ait Kastamonu Lahikası,Barla Lahikası, Emirdağ Lahikası eserlerini de okuyucularıyla paylaşıyor. Bu iki kitapla birlikte Bediüzzaman`ın en önemli eserlerinden olan Sünuhat ve Münazarat da bizlere şerhleriyle merhaba diyor. Bu eserler, Risale-i Nur’un açıklama ve sadeleştirmeyle birlikte yayınlanan, Şahdamar yayınevinin yayınladığı ilk örnekler olması sebebiyle sonra ki yapılacak çalışmalara da öncülük ediyor.
 
 Yüsra Mesude
[email protected]



Kaynak:

Eklenme Tarihi : 2007-04-12 10:09:45
Değişiklik Tarihi : 2007-04-12 11:02:40
Okunma Sayısı : 8435
İnternet Altyapısı : Ejder Bilişim