BeyazKalemler Logo
İÇİNE KAN ve PETROL SIZAN HAYATLAR

İÇİNE KAN ve PETROL SIZAN HAYATLAR

Üstad Cemil Meriç, Bu Ülke’sinin bir yerinde şu çarpıcı soruyu sorar tüm insanlığa: “İnsan nereye?” Ve devam eder: “Servet, küstah; sefalet, tehditkâr.”

Üstad Cemil Meriç, Bu Ülke’sinin bir yerinde şu çarpıcı soruyu sorar tüm insanlığa: “İnsan nereye?” Ve devam eder: “Servet, küstah; sefalet, tehditkâr.”

Sanayi devriminin doğurduğu modern insan tipi, Tanrı’yı ve buna bağlı olarak ilahî düşünceyi hayatın bütününden kovarak materyalist düşünme biçimini kendine kalkan yaptığından beri büyük bir başıboşluk içinde, esrik bir ruh hali ile yönsüz ve amaçsız “iler”lemekte, böyle bir “ileri”liğe methiyeler düzmekte... İlerlemek, sadece ilerlemek... Yakarak, yıkarak ve önüne geleni ezip geçerek ilerlemek... İşte tam da bu kertede Cemil Meriç kollarını iki yana bir makas gibi açıyor ve insan teklerine o çarpıcı sorusunu soruyor: “İnsan nereye?”

Bu soruya modern insan(lığ)ın cevabı “küstahça” servete, paraya ve hep daha fazlasına doğru olmakta. Yaklaşık bir asırdır hep daha fazlasına talip olan insan/lık, bu yolda ilerlerken maddeye hükmetmeyi ve tabiatı hesapsızca yağmalamayı kendine adeta görev biliyor. Bir yanda küstahça her şeyi yakıp yıkarak servet yolunda ilerleyen bir avuç insan, diğer yanda kendisini tehdit eden sefaletin kucağına her an biraz daha düşen yığınlar... Modern çağın onulmaz hastalığı olan servet ve sefalet arasındaki uçurumu gittikçe derinleştiren meta’ların başında ise petrol geliyor.

Selis Kitaplar’dan çıkan Petrol Savaşının Kirli Tarihi isimli kitap, işte bu meta’ın yani petrolün, yüzyıllarca süren sessiz bekleyişinin ardından yirminci yüzyılda nasıl herhangi bir maden olmaktan çıkarılıp bir sömürü aracına dönüştürüldüğünü tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

İlk basımı 1934 tarihinde gerçekleşen kitap daha o günden, geleceğin/bugünün petrol ve kanla kurulacağını haber veriyor. Yazar Antoine Zischka uzun bir araştırma ve büyük bir emeğin ürünü olan kitabının giriş kısmında şöyle diyor:

“Bu kitabın yazarı olarak, birçok defa dünyayı dolaştım ve içinde bunalıp kaldığımız genel karışıklıktan çıkıp kurtulacak bir kapı aradım. Tam on sene gerçeğin peşinde koştum ve gerçeği öğrenebilmek için her çareye başvurdum. Dünya hakkında tam bir fikir edinebilmek ve birbirine bağlı hadiselerin iç yüzünü öğrenmek için çırpındım.

            Kuzey Amerika’da, petrol kuyularının başında geçen monoton günleri ve California’da neft ortasında yaşanılan hayatı gördüm. Daha sonra New York’ta, tesadüfen elime, bir köşede unutulmuş birkaç belge geçti. Petrol taşımacılığı yapan gemilerde seyahat ettim. Müdür dairelerinde mülakatlar yaptım. Petrol saltanatını kuran adamlarla ve petrol uğrunda ölmeye mahkûm başka adamlarla görüştüm. Nihayet bütün bunlardan, ciltler dolusu ekonomiyle ilgili raporlar okuduktan ve muhtelif şirketlere ait birçok belgeyi inceledikten sonra, petrol dramının senaryosu gözümün önünde canlandı; dünya yüzünde cereyan eden mücadelelerin hepsinden daha kanlı bir dram!

            Bu kitap, yaşanmış olayların tarihçesinden başka bir şey değildir.”

Elimizdeki kitap yazarının da dediği gibi yaşanmış olayların tarihçesi olmakla birlikte, geçmişten yaşadığımız günlere tutulmuş bir ayna mahiyetinde. Kitabın bugüne kadar hâlâ önemini korumasının sebeplerinden belki de en önemlisi yazarın, daha o günden, bugün yaşadığımız olayları tam bir ileri görüşlülükle görüp zamanının insanına, ileride torunlarının (bizlerin) yaşayacağı faciayı bütün korkunç yönleri ile haber vermesidir.

Yazarın 1934 yılında kaydettiği cümleler gerçekten çok çarpıcı:

“(Bugün petrol savaşında ölen) On kişinin, yüz kişinin, bin kişinin ölümü; gelecekte ölecek olanların, yani petrole susamış milletler arasında gelecekte patlayacak olan petrol savaşının kurbanlarının yanında hiçtir!

Evet petrol yarışı devam ettikçe, kuyuların tamamen tükenmesi ihtimaline ve dünyanın bütün petrolünü bugün ellerinde bulunduran bir avuç insanın dindirilmesi mümkün olmayan susuzluğuna karşı keskin bir ilâç bulunamadığı takdirde, pek çok insanın hayatı mahvolacaktır.”

Gerçekten de günümüzde cereyan eden tüm savaşlara -yazarı doğrularcasına- petrol bulaştığını görüyoruz. Zaman gazetesinin 8.6.2007 tarihli nüshasında yer alan Sherwood Ross imzalı yazı, 1934 tarihinde yazılan kitabı haklı çıkaracak cümlelerle dolu: “Irak Savaşı’ndan sonraki üç yıldaki petrol fiyatlarındaki keskin yükseliş, Exxon hisselerinin değerini patlattı ve sadece bir yıl içinde 666 milyar dolara ulaştı. Daha da önemlisi, Condoleezza Rice’ın yönetici olarak görev aldığı Chevron Petrol de yarım trilyon dolar değer kazandı.”

Bugün Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve daha birçok yerde içine kan ve petrol sızan hayatları ekranlar aracılığı ile izledikçe yazarın endişelerinde ne kadar haklı olduğunu anlıyoruz. Dünya garip: Makinelere hayat veren petrol, insanların ölümü oluyor! Yoksa şairin dediği gibi biz de hayat bulmak için makineleşsek mi ne!

Bir avuç insanın ihtirasları uğruna dünyayı nasıl petrolle ateşe verdiklerini ve etrafımızın çepeçevre kan ve petrolle kuşatıldığını daha iyi anlayabilmek adına Petrol Savaşının Kirli Tarihi önemli bir kaynak. Okuyun ve Cemil Meriç’in o çarpıcı sorusunun üzerinde düşünün: “İnsan nereye?”

 

Fatma Zehra



Kaynak:

Eklenme Tarihi : 2007-12-24 22:46:13
Değişiklik Tarihi : 2007-12-26 21:02:26
Okunma Sayısı : 6705
İnternet Altyapısı : Ejder Bilişim