BeyazKalemler Logo
Suyun Sevdası (:Ebru)

Suyun Sevdası (:Ebru)

[ilk ebru denememin ardından] İnsan, hem malzeme, hem usta; hem madde, hem mana. İçine kainat sığan bir hazine kutusu kimi zaman. Kimi zaman da bir mesnevi; gazel; ansiklopedi; nesir; şiir; öykü… İnsan, zor ve kolay; aşikar ve sır olan.

 

[ilk ebru denememin ardından]

İnsan, hem malzeme, hem usta; hem madde, hem mana. İçine kainat sığan bir hazine kutusu kimi zaman. Kimi zaman da bir mesnevi; gazel; ansiklopedi; nesir; şiir; öykü… İnsan, zor ve kolay; aşikar ve sır olan. Ve insan, “kendinden kabiliyetinin elverdiği en üstün insanı çıkarmadıkça, kendi kendisi” olamayan (olamayacak olan). Tıpkı dipte ve derinde olan hazinenin ortaya çıkarılmadıkça hazine değeri olamayacağı gibi…

İnsan, biyolojik bir varlıkken, sanat ile bu biyolojik varlığını aşıp üst boyutlara çıkar; maddi sınırları zorlar ve dünyayı, aşkın yanını hatırlar. İşte böylece bir sanat; ebru. Türk El Sanatları’ndan, eskimeyen eskilerden sadece birisi. Çinuçen Tanrıkorur’un ifadesiyle: “Musikisi, tezhibi, nakışı (minyatürü), halısı, hattı ve ebrusuyla Batılıların Sublime Art dedikleri “ulvi” bir güzellik olan Osmanlı sanatı… Zaman ötesini anlatan derinliğiyle insanı sonsuza kanatlandıran (bir sanattır)…” Ruhu kanatlandıran, göz ve gönle farklı lezzetler yudumlatan bir sanat. Dünyanın keşmekeşinden yorulan bezgin ruh, ebru ile (diğer pek çok sanat gibi) farklı bir huzur ve sükun bulur.

İlk defa oturulduğunda bile teknenin başına, hemen başka bir hal içre giriverilir. Bir sürü malzeme… Önce tanışmak gerekir, sanatın hakkını eda için. Tekne, kitre, gül dalından fırça, biz, topraklardan boya, … Ve kağıt. Usulüne uygun şekilde fırça ile buluşan boya itina ile damlatılır tekne içine. Eğer ki başka bir ebru yapıldıysa aynı yerde daha evvel, biz’le kabarcıklar yok edilmeli teker teker (tıpkı insan ruhundaki olmaması gereken havalar, kabarcıklar gibi) ki, yenisi yapılabilsin düzgün bir şekilde. İlk kat boya damlatıldıktan sonra, yatay ve dikey gelgitler çizilerek biz ile boyanın karışması sağlanmalı kitre içinde. İşte bu ilk aşamada bile o kadar harika desenler “merhaba” der ki insana, tarifsiz bir coşku kaplar iç alemi. Sıra ikinci katta; farklı bir renkle buluşan fırçayla, hani gül dalından olan, damlatılır aynı zemine boya itinayla. Boşluk kalmamasına özen gösterilir. Gerekirse, bir kat daha ve farklı bir renk. Sonra bembeyaz bir kağıt alınıp, tekneye yerleştirilir, yine hava kalmamasına dikkat edilerek. Son aşama, kağıt alt uçlarından tutulup yavaşça kaldırılır ve sonuna doğru sıyırarak ayrılır tekneden. Ve merakla bakılır, ben’i bekleyen sürprizi görebilmek adına. Bilinir ki, boyalar nasıl damlatılırsa damlatılsın, kafada her ne kadar belli bir desen oluşturulursa oluşturulsun, en sonunda kağıda çıkan desen yine de bir sürprizdir, aşağı yukarı tahmin yürütülebilse bile.

Evet, suyun sevdası. Renk- ahenk bu sevda karşısına geçip saatlerce sıkılmadan temaşa eyleyebilir insan. Karışımdan oluşan bu eşsiz düzen, renklerin raksı ve birleşimi… beyazın renklenmesi, sevdayla ve sabırla. Muhabbet ve sabır, en gerekli iki unsur; insan ve ebru arasında maya; maddeyle mana arasında bir köprü. Sonsuzluğa açılan kapı…

Suyun sevdası; ebru. Battal; karanfil; menekşe; papatya; tarak… Bir diğeri ötekinin benzeri, lakin tamamen farklı birçok çeşit. Tekrarlanamayan tek sanat, kopya edilemeyen. Bir tekne içinden aynı boyalarla ve aynı desenle hiçbir zaman iki aynı tablo çıkartılamayan tek resim; insan gibi. İnsan zihninde düşünme konuları oluşturan bir muamma.

At kılı, gül dalı, toprak, öd… Ve daha nice şey, bu sevdayla bir güzelliğe dönüştürülen. Hakikaten “ulvî” bir sanat suyun sevdası. Ne demişti bir dil erbabı; “Gerçek iman, dönüştürücüdür; tüm yeryüzünü Hakka doğru…”

Elif Şeydâ


Oynadığı Sinemalar



Kaynak:

Eklenme Tarihi : 2007-03-28 21:56:41
Değişiklik Tarihi : 2007-03-28 22:26:18
Okunma Sayısı : 7053
İnternet Altyapısı : Ejder Bilişim