BeyazKalemler Logo

MUTLU YOLCULAR

Tramvay sarı sıcak havayı yalayarak ilerlerken üç kadın eve yetişme, çocuğu emzirme, tüpü değiştirme telaşındaydılar. Genç olanı çocuğunu emzirecekti. Orta yaşlı, beyaz pantolonlu, krem boyalı olanı tüpü değiştirecekti. En yaşlısı, mavi bluzlu ise yemeğ

Recep Şükrü Güngör

 

MUTLU YOLCULAR

 

Tramvay sarı sıcak havayı yalayarak ilerlerken üç kadın eve yetişme, çocuğu emzirme, tüpü değiştirme telaşındaydılar.

Genç olanı çocuğunu emzirecekti. Orta yaşlı, beyaz pantolonlu, krem boyalı olanı tüpü değiştirecekti. En yaşlısı, mavi bluzlu ise yemeği yapacaktı.

Serhat bugün erken geliyor ama o kadar da erken değil. O gelinceye kadar tüpçü kapanabilir.

Tramvay kalabalıktı. Terini silen silene. Pencereler açıktı. Klima çalışıyordu ama soğutmuyordu.

Baldırıçıplak turistlere bakmaktan utanıyordu karşılarında oturan nine. İkidir gözlerini kaçırıyordu. Turist kadın ninenin mahcubiyetinden memnuniyet duyuyordu.

Gül kurusu bluzlu, krem çehreli, küt saçlı, beyaz pantolonlu ikinci kadın kırk elli yaşlarındaydı. Yan dairenin elli iki bin liraya satıldığını anlatmaya başladı. Dairenin kiracıları Duru Ablaların yedi çocukları varmış. Yeni ev sahibi hemen çıkın, diyormuş. Yedi çocuklu aileye ev vermiyorlar, ne yapayım, bulunca çıkacağım, diyormuş Duru Abla. Adam da evim varken beş yüz liraya kirada oturamam diyormuş.

Üst komşu atış poligonunda polismiş. Doğu hizmetine tayini çıkmış ama bu sene durdurmuş. Seneye gidecekmiş.

Alt dairenin sahibi de polismiş. Şark hizmetindeymiş. Hanımı; kolay geçiniyoruz, maaş bol bol yetiyor, diyormuş. Ancak emekli olunca geleceklermiş.

Onlar emekli olmamış mıydı, dedi üçüncü kadın.

Emekliliği gelmiş ama oğlanın okulu bitirip göreve geçmesini bekliyorlarmış, dedi ikinci kadın.

Geçenlerde Mahir’in hanımı dedi ki, biz şark hizmetine gidersek ayda iki yüz elli artırırım. Bir sürü parayla dönerim.

Üçüncü kadın: Duru’yu neden apar topar çıkarıyorlar? Üç ay evvelinden söylemesi lazım. Böyle olur mu? Yazık değil mi?

Ne üç ayı anam, dedi ikinci kadın. Bir seneden beri evi satılık ediyorlar. Bakmaya gelip gidenler oluyordu. Satılacağı belliydi. Arasaydı o vakitten beri.

Anam, sen bizim Saniyeler’e ne bakıyorsun! Evi üç seneden beri satılık ediyorlardı. Duru, bu sene de satamazlar diye rahat olmuştur.

Genç olanı, şalını toparlamaya çalışarak dedi ki, abla ben önce evin işlerini yapsam, çocuğa sizin kızlar yarım saat daha baksalar nasıl olur? Gerçi mızıklanıp duruyormuş ya!

Üçüncü kadın, sen merak etme, dedi. Ben onu ayağımla sallar avuturum. Bir saat kadar idare ederim. Sen ekmeğini al, tüpünü değiştir, yemeğini yap.

İkinci kadın, tüpünü ben söylerim, sen adresini biliyor musun?

Biliyorum dedi genç bayan. Kaybolmam yani. Fevzi Çakmak mahallesi, Gazi sokak, numara on yedi.

Genç kadın mahalleye yeni taşınmıştı.

Tatlı dünya telaşını konuşuyorlardı.

Danıştay’a silahla saldırıp birini öldüren, üçünü yaralayan Alpaslan Aslan’dan söz etmediler. Ulusalcı Muzaffer Tekin’in hain planları bir yana adını bile bilmiyorlardı. Van savcısının görevden alınışını da konuşmadılar. Rektör Yücel Aşkın’ın yolsuzluk davasından mahkum oluşunu da... YÖK başkanı Teziç’i belki de hiç tanımıyorlardı.

Sebze, elbise poşetleri vardı ellerinde. Genç bayanın parmakları ince uzun beyazdı.

Önce mağazaya sonra pazara uğramışlar eve dönüyorlardı.

Mutluydular. Hükümet yıkılıncaya, ülkeye bir kriz daha gelinceye, menhus bir darbe daha yapılıncaya kadar mutlu olacaklardı.



Kaynak:

Eklenme Tarihi : 2007-05-11 01:24:04
Değişiklik Tarihi : 2007-05-26 03:58:07
Okunma Sayısı : 6118
İnternet Altyapısı : Ejder Bilişim